1. sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
2. Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal"Boş kadro."
3. Yapılacak işi olmayan, işsiz"Bugün sabah boşum, gelebilirsin."
4. Kullanıldıktan sonra içinde bir şey bulunmayan, kirli (bardak, çanak vb.)"Tam bu sırada yanlarından elindeki tepside boşlarla ortalıkçı bir çocuk geçmektedir." - T. Buğra
5. Anlamsız"Bütün bunlar güneşli ve rüzgârlı bir günün boş vaatleri miydi?" - N. Hikmet
6. Bilgisiz"Daha meselesiz, daha cahil, daha boş, daha yakışıklıydılar." - S. F. Abasıyanık
7. Bir işe yaramayan, yararsız"Yaşlı başlı insanlarız, dedi. Birbirimizi boş tesellilerle aldatacak değiliz." - R. N. Güntekin
8. zarf Habersiz, hazırlıksız bir biçimde"Tatar dilencinin küfürlerine işte böyle boş yakalandım." - O. Pamuk