1. sıfat Bozulmamış, bayatlamamış olan"Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum." - Y. Z. Ortaç
2. Dinç, yıpranmamış, yorulmamış"Yüzü taze, taravetli ve güzeldi." - M. Ş. Esendal
3. Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı"Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu." - M. Ş. Esendal
4. Yeni, zamanı geçmemiş"Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü." - Halikarnas Balıkçısı
5. isim Genç kadın"Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor." - Ö. Seyfettin